SABAHI BEKLERKEN BEKLETİRKEN KENDİMİZİ
Bu iç huzursuzluğun sebebi nedir Yarabbi?
Şimdi sahip olduğum bu kadar kalem ve kağıda rağmen
Ve bu kadar ölmüş adamı koyuvermişken masanın üstüne
Kaybedilmiş bir uzvun acısını akıl nasıl taşısın.
Sıcak köy ekmeğinin içinde ayranı damıtılmamış tereyağı
Ve Yunus’un gayretini gerektirmeyecek fındık çubukları
Kavga etmemiz için elimize tutuşturulmuş levhalar
Analar çoçuklardan önce ölmek isterler.
Tek değişmez gerçeğimiz bu.
İnsanlık bir bunu idrak edemeden gelip çatmıştır Anaların ahına.
Sebebini bilmediğim bu iç huzursuzluğu bundan mıdır?
Tuzlanmış kar cesetleriyle doludur sabahın bu vaktinde Ankara.
Sabah ışıyacak”kısasta hayat vardır.”
Tuzun cezasını güneş elbet verecek.
Tuz demişken ağzımızın tadı kalmadı.
Tanrı adına tanrısal figürler yolları kesmiş bu asırda
İçeceğin kadar su doldur ne kadar belirsiz bir durum.
Muğlak olandan bir erdem çıkar diyorlar bu çağda.
Felsefede öksüz nasıl dayanır bu kadar iftiraya.
Bu sabah bundan önceki sabahların yükünü nasıl taşısın.
Süt vermeyecek ineğe bu sırtım eşek gib neden yem taşısın.
Suya kavuşmuyor sürahinin ağzındaki tek damla.
Damla suya düşse boğulacak sanırdım.
Kendisinden neşet eden saldırganı insan nasıl tanısın.
Anlamsız bu soru yüzünden mi?
Bu iç burkulmalarım bundan da değilse
Neden Şubata takılmış bendeniz
Neden meyletmedim derken caka satan bir ısrarla
Bir hüzün bir iç huzursuzluk kimin günahına kefarettir.
Benzer elbiseleri giydirdiler bizlere
Farkında olmadık bu yüzden ard arda sıralandık..
Ateşe dayanıklı bir kişi çıksaydı eğer.
Bu aynı elbiselerden dolayı ölümler benzer olmayacaktı.
Kim bilir?
Kim bilir ki ağaçlar en üsten budanır.
Herşeyden önemli bu bilgi çoğu kez kaymak olur bal olur
Üstüne üstlük bunu bilmeyen bilmediğinden felç olur.
Kaskatı bekliyorum emrinizi her daim.
Ben miyim sadece gündüzleri kaim geceleri saim.
Uykunun ricasıdır ezana biraz yakınıma gel.
Ezandır yorulmadan yeryüzünü dolanan ve uykudan bihaber
Uykusuzluk sahibinin takatsız kalmış arsızlığı bu.bundan ne haber.
Tahtaların arasına saklanmış ışıklar bana bakıyor.
Bekle Kudüs yedi yaşında bir çocuk Kaçkardan gelmek için plan yapıyor.
Alnımdaki kırışıklıkları delil olarak bırakıyorum savcıya.
Cesareti yok toparlanamıyor adalet
Diz kapaklarıma saplıyorlar urgana bağlı bir kanca
Bırakıyorlar kırışıklıklarını yüzümün, yıl 2008 merhametsiz bir avcıya.
Dayanacağız küsmeyeceğiz küçük kızlar böyle büyür anca.
Tütündür ölümcül bir merminin acısını unutturan bize
Teslim olalım bu sabahta teslim alınmaz gize.
Şiir yarı baygın uykusuzluktan ,dile geliyor dize.
Bir ihtimal yalnızım ya da Şehrazat yaşıyor mu sizce.